Yamalı Tövbeler

Değişen toplum düzenimiz değişik yerlere gidiyor. Gelişen teknolojiden sanırım, her şeyin kolayına kaçıyoruz. Kolay para kazanma, popüler olma, ünlü olma, çalışmadan zengin olma, spor ve diyet yapmadan zayıf ve sağlıklı kalma, kendini çözemeden bir başkasını tanıma isteği almış başını gidiyor.

Önce gençler böyle diye düşündüm, yani Y kuşağı ve sonrası. Sonra baktım ki X kuşağında da aynı problemler var. Demek ki yaşla değil başla ilgili böyle şeyler. Zamanın ruhu bu olsa gerek. Herkes önüne altın tepside sunulan nimetlerden faydalanmayı öğrenmiş.

Emek vermeden kariyer sahibi olmak istiyoruz. O havalı üniversitelere gidip, İngilizce öğrenen herkesin yönetici/müdür olma hakkını elde ettiğini zannediyoruz. Ebeveynler de çocuklarını bu hakka layık görüyor. Duyuyorum ve görüyorumAslan oğlum seni terfi ettirmeyecekler de kimi oturtacaklar o koltuğa… İngilizcen de var, bilmem ne üniversitesini bitirdin. Ee tabi onlar da haklı, bir yığın para dökmüşler o üniversiteye, ilkokul ve liseyi saymıyorum bile. Bir servet yatıyor o çocuğun üzerinde. O kadar yatırım yapmış ki baba, karşılığını almak istiyor haliyle. 30 yaşındaki ergen yetişkinimizi de inandırmışlar buna. Körler sağırlar birbirlerini ağırlar… 🙂

Kısa yoldan zengin ve popüler olmak her gencin rüyası. 1980 li yıllarda film yıldızı olmak isterlerdi şimdi sosyal medya fenomeni olmak istiyorlar. Herkesin dilinde Facebook ve Apple in kurucularının ismi dolaşıyor. Herkes onlar gibi olmak istiyor. Biyografilerini inceleyin bakalım ne mücadeleler vermişler. Oradan bakıldığı kadar kolay mı olmuş? Hiç kimsenin hayal etmediği yepyeni bir vizyonun peşinden inanarak gidip, onu tüm dünyaya sunmak kolay mı? İnanç ister, güç ister, irade ister, çalışma ve özveri ister. Sen de kaç tanesi var?

Kimse üzerine alınmasın ama camış gibi ne bulursam yiyeyim, koltuktan hiç kalmadan saatlerce netflix izleyeyim, ne gerek var spora gitmeye deyip hem zayıf, hem fit, hem de sağlıklı olma hayali kuran, idiot bir insan topluluğu var bu ülkede.

İkili ilişkilere gelince;

Kadın-erkek ilişkileri artık partnerlerin birbirinin enerjisini tüketmek üzerine kurulu. Çiftler birbirlerinin enerjilerini sömürüyorlar. Enerjisi yüksek olan taraf, zayıf olan tarafı sürekli besliyor. Her iki cins de enerjisi yüksek kişilikleri bulup sömürmek için aportta bekliyor. “Ya sen çok pozitifsin, ne güzel spor da yapıyorsun, geziyorsun da, çok da eğlencelisin… Benim hayat koçum olur musun? Beni şekle-şemale sokar mısın? Beni hayata geri döndürür müsün?

Tamam… peki sen ne vereceksin bana?

Anladığım kadarı ile sen oldukça sıkıcısın, seyahat etmekten ve eğlenmekten anlamıyorsun, eminim paranı bile nasıl harcayacağını bilmiyorsun, spor yapamadığına göre kendini disiplene edemeyen, üşengeç, tembel ve karamsar bir kişiliksin. Sürekli yönlendirilmeye ve motive edilmeye ihtiyacın var. Keyifle izlediğin tek film Recep İvedik ve türevleri. Kitap okuyamazsın, var olan bir- iki fikrini bile savunacak iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanırsın.

Eeeee yani?

Sen olsan, senin gibi biriyle vakit geçirmek ister miydin?

Eğer karşınızdaki insandan bir şeyler talep edecekseniz, kendinizde olan şeylerin partnerinizde de var olup olmadığına bakacaksınız. Sizde olmayan bir şeyi bir başkasından nasıl talep edebilirsiniz ki? Eskiden çiftler ortak noktalarımız var mı diye bakarlardı birbirlerine, şimdiyse hangi eksiğimi tamamlayabilir diye bakıyorlar.

İki yarım elma bir araya gelip ancak bir elma ediyorlar. Halbuki bu işlemden iki tam elma çıkmalı. Eğer tam bir elmaysan, tam bir elma istersin karşında. Ancak tam bir elma ile toplanabilirsin çünkü.  Tam bir elmayı yarım bir elma ile toplarsanız sonuç yine buçuklu yani yarım çıkar.

Elbette buradaki tamlıktan kastım kendi içinizdeki bütünlük. Kimse kimseden ya da şu bundan daha iyi veya daha kötü demek istemiyorum. Eğer kendi içinizde bir bütünseniz, yine kendinize göre tam olanı arayacaksınız.

Ama biz ne yapıyoruz? Kendimizi bütünleştiremeden, tam olanın peşine düşüyoruz. Çünkü bilinçaltımızda asıl olmamız gereken kişi, o çok beğendiğimiz ve etkilendiğimiz, bize göre bir bütün olduğunu düşündüğümüz karakter. Zannediyoruz ki ben bu kişi ile birlikte olursam, ben de onun gibi tam ve bütün olabilirim.

Ama hayır olamazsınız. Sizi tam yapacak olan yine kendinizsiniz. Öbür türlüsü iki taraf içinde büyük kayıplara sebebiyet verir. O yüzden silkelenin ve defalarca ettiğiniz o yamalı tövbelerinizi unutup, asıl kendi benliğinizden gelen iç sese kulak verin. Çünkü gerçek benliğinizin defalarca yamaladığınız tövbelere ihtiyacı yoktur. Olmak istediğiniz gerçek siz, içinizde keşfedilmeyi bekliyor.

Başkalarının enerjisi size iyi gelebilir ama onu sömürmek hakkını size vermez. Zaten günün sonunda- karşı taraf buna izin verse bile- herkes başladığı noktaya geri döner. Çünkü sokma akılla üç adım yol gidebilirsiniz. Başkalarına priz muamelesi yapmayı bırakmadığınız sürece karanlıkta kalmaya mahkumsunuz. Kendi enerjinizi kendiniz yaratmak zorundasınız. Çünkü bugün size ışık olan o insanlar, yarın hayatınızdan bir şekilde çıkınca, karanlıkta kalacak olan yine sizsiniz.

O yüzden, eğer spor yapan biri hoşunuza gidiyorsa; o zaman spor yapacaksınız. Öyle onun bunun zoruyla değil, kendi istek ve arzunuz, kendi azminiz ve kararlılığınızla. Kimse sizi kolunuzdan tutup spor salonuna götürmek zorunda değil. Büyüyün artık, siz bir yetişkinsiniz. Kendinize bir partner mi yoksa sizi çekip çevirecek bir ebeveyn mi arıyorsunuz?

Seyahat eden insanlara mı özeniyorsunuz; o zaman bütçeniz dahilinde seyahat edeceksiniz. İlla yurt dışına çıkmanız gerekmiyor. Hiçbir şey yapamıyorsanız kendi köyünüze gidin, ama akrabalarınızı ziyarete değil. Bir turist gibi gidin ve gezin.

İşinizde yükselmek mi istiyorsunuz; o zaman işinizi, yapabileceğinizin en üst seviyesinde yapın. Birilerinin adamı olarak kendiniz olamazsınız. O adamınız gittiğinde sizi de koyarlar kapının önüne. Özgün olun ve kendiniz olun. İşinizi o kadar iyi yapın ki kimse sizden vazgeçemesin.

Kendi yolculuğunuzda, kendi enerjinizi kendiniz oluşturun. Birilerinin enerjisine bağımlı kalmak bu hayatta başınıza gelebilecek en kötü şey. Haydi kurtulun şu yamalı tövbelerinizden. Sizi aşağı çeken, enerjinizi tüketen aile bireyleriniz dahil herkese mesafe koyun. Her Pazartesi başlayıp, Çarşamba terk ettiğiniz diyet programınıza sarılın. Ücretini ödediğiniz halde gitmediğiniz spor salonuna koşarak gidin. İşinizi yaratıcı ve özgün fikirlerinizle besleyin ve büyütün. Hayalini kurduğunuz o seyahat programı için para biriktirmeye başlayın. Çünkü hayat, hayallerinizi erteleyip, tövbelerinizi yamalayacak kadar uzun değil.

Hayata ve ortak bilince katkısı olsun…

Ne Haliniz Varsa Gülün…

Sevgiler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

+ 42 = 44