Roma’daki otelimizden ayrılıp taxi ile Napoli’ye gitmek üzere Termini tren istasyonuna gidiyoruz. Roma’dan Napoli’ye geçmek için hızlı treni tercih ediyoruz. Normal tren ile 3 saat süren yolculuk hızlı tren ile yaklaşık 1 saat sürüyor. Hızlı tren saatte ortalama 270-300 km hızla gidiyor. 50 dakikada Napoli Merkez İstasyonuna varıyoruz. Hızlı tren tercih etmemizin diğer bir sebebi ise hızlı trenlerin daha yeni ve konforlu olması.
Napoli Merkez Tren İstasyonundan çıkınca direkt olarak şehrin göbeğine çıkıyorsunuz. Kaldırımlar işportacılar tarafından yağmalanmış. Mecburen caddeden yürüyorsunuz. Afrika kökenli zenciler aklınıza gelebilecek her şeyi kaldırıma serdikleri muşambaların üzerine yığıp satıyorlar. Çakma saatler, kullanılmış eski püskü giysiler, ayakkabılar, aklınıza ne gelirse….Çöplük misali:) Çöp demişken sokaklar çöp konteynırlarından kaldırımlara taşan çöplerle ve köpek dışkılarıyla dolu.
Aslında bu durumdan ben çok keyif aldım. İlginçlikleri severim ama arkadaşım huzursuz oldu. Amacımız yarım gün Napoli’yi gezip oradan Vezüv ve Pompei’ye gitmekti. Ama arkadaşım tutturdu hemen gidelim diye. Napoli’yi gezmekten vazgeçebilirim ama burada pizza yemeden hiç bir yere gitmeyeceğimi söyleyince orta yolu bulduk:)
Başladık düzgün bir pizzacı aramaya:) Cadde üzerinde bir sürü pizzacı var ama beyefendi hiç birini beğenmedi:) Restauranlar gerçekten dökülüyor, hakikaten düzgün bir pizzacı bulmak zor oldu. Ama bu durum benim işime geldi çünkü bu vesile ile şehri biraz daha gezme ve inceleme imkanı buldum:)
Yolumuz üzerindeki binalardan bahsetmek istiyorum. Tarlabaşı Bulvarı üzerinde gezerken gördüğünüz binaları buraya taşımışlar sanki. Binaların çoğu eski, boyası dökülmüş, camlardan çamaşırlar sarkmış ama bir ruhu olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Avrupa’ya gidince görmeye alışık olduğunuz cadde ve sokakları burada göremezsiniz. Napoli’yi kendi ruhu ile değerlendirmek gerekiyor bence.
Oldukça renkli ve ilginç bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Aslında Napoli hakkında fazla bir şey söylemeye hakkım yok çünkü yeteri kadar gezemedim. Şu kadarını söyleyebilirim kesinlikle kendine has bir ruhu var. Ara sokaklarına girip kaybolmayı, sahiline inmeyi, kaleye çıkıp şehri seyretmeyi çok isterdim.
Ana cadde üzerinden hiç ayrılmadan devam ederken düzgün bir pizza restaurantı gördük. Arkadaşım bu duruma çok sevindi. “Hadi pizzalarımızı yiyip hemen gidelim buradan” deyip daldık içeri:) Şık, temiz ve düzgün bir mekan. Hemen pizzalarımızı ve şaraplarımız söyledik.
Roma’da da pizza yedik, açıkçası yazma ihtiyacı bile hissetmedim. Çünkü aynı pizzayı İstanbul’da da yiyebilirsiniz. Mutlaka Roma’da da çok iyi pizza yapan yerler vardır ama biz bilmediğimiz için gitmedik veya bulamadık. Ama burası bir başka arkadaşlar… Hayatımda böyle pizza yemedim diyebilirim. Napoli deyince aklımda tek kalan şey ( ee haliyle) burada yediğim pizza oldu…
Restaurantın adını ve adresini aşağıda bulabilirsiniz.
50 KALO Dİ CİRO SALVO
Piazza Sannazzaro 201/B Napoli
Karnımızı muhteşem pizza ile doyurduktan sonra tren istasyonuna doğru geldiğimiz yoldan geri dönüyoruz:)
Rotamız bu sefer Vezüv yanardağı ve Pompei üzerinden Sorrento’ya gitmek. Sorrento’ya giden trenler Napoli Merkez İstasyonun alt katındaki Napoli Garibaldi Tren istasyonundan kalkıyor. İstasyonun girişindeki merdivenlerden aşağıya inip Circumvezuviana oklarını takip etmelisiniz. Napoli-Sorrento trenine bindiğinizde Vezüv Yanardağı ve Pompei şehrini görüp Sorrento’ya devam edebilirsiniz. Aşağıdaki harita nerede ineceğiniz konusunda size rehber olacaktır. Mavi hattı takip ederseniz Sorrento’ya kadar gidebilirsiniz.
Eğer Vezüv Yanardağını görmek isterseniz Ercolano Scavi durağında inmelisiniz. Bizim vaktimiz olmadığı için Vezüv Yanardağını tren yolculuğu boyunca yoldan izledik. Çok etkileyici ve ürpertici bir hali var. 1500 yılı aşkın bir süredir sessiz, sakin bekleyen yanardağ 2000 yılda bir lav püskürtüyormuş. Vakti yaklaşıyor artık, ürpertici hali ondan sanırım:)
Ercolano Scavi durağına istemeyerek veda ederek Pompei Scavi durağına doğru yola koyuluyoruz. Napoli-Sorrento treni oldukça renkli. Bizim Kadıköy-Beşiktaş vapurlarında olduğu gibi seyyar satıcılar, müzik yapan çingeneler ne ararsan var. Hiç yabancılık çekmezsiniz. İnsanlar bu trenlerle işe gidip geliyorlar.
Yaklaşık 40 dakikalık bir yolculuk sonunda Pompei Scavi durağında iniyoruz. İstasyondan çıkınca kendinizi bir anda antik şehrin girişinde bulacaksınız. Antik şehrin girişinde bir kaç tane cafe ve büfe benzeri yerler var. Ayrıca istasyonun manzarası çok keyifli. Biz burada biraz vakit geçirdik.
İstasyonun altındaki emanet ofisine valizlerimizi bıraktık ve turist ofisindeki rehber eşliğinde bir gruba dahil olup antik şehri gezdik. Eğer ben kendim gezebilirim ihtiyacım yok diyorsanız hiç böyle bir gruba dahil olmayın. Çünkü her yeri gezdiriyorlar ve sürekli anlatıyorlar. Bir süre sonra sıkılıyorsunuz yada ben çabuk sıkılıyorum:) Ama içerisi o kadar büyük ki eğer böyle bir gruba dahil olmasaydık ne gezdirdikleri yerleri bulup görebilirdik ne de geri dönüş yolunu bulabilirdik.:) Saatlerce yürüyeceksiniz o yüzden ayağınıza rahat ayakkabılar giyin.
Pompei şehrinin hikayesi beni çok etkilemişti. Gitmeden önce bayağı bir araştırmıştım ve çok merak ediyordum. Merak edenler için Pompei şehrinin hikayesini italik harflerle yazdım. İstemeyenler atlayabilirler:)
Pompei şehri dönemin zengin, ticaretin yoğun olduğu (şu an denize kıyısı olamasa da) bir liman şehriymiş. Şehrin kanalizasyon ve su kanalları, alt yapı sistemi, limanı zamanının çok ilerisinde olduğunun kanıtıdır. Bu şehirde dönemin en zenginleri, elit tabakası ve aydın kişileri yaşarmış. Nüfusunun %60’ı asil halktan %40 ise kölelerden oluşurmuş. Asiller büyük bir zenginlik içinde yaşarken kölelere eziyet edilirmiş. Köleler başka köleler ile dövüştürülüp öldürülür, zevk-ü sefanın ön planda olduğu her şey mübah sayılırmış. Eşcinsellik, ensest ilişliler ve her türlü sapkınlık normal karşılanırmış. Bir liman şehri olduğu için gemiciler buradaki genel evleri kendilerine mesken edinmişler. Dil bilmedikleri için genel eve giden yollara yol göstermek amacı ile penis şekli işlenmiş:)
İşte size bir Pompei şehrinin ve döneminin Red Light District’i. Yani fahişelerinin çalıştığı cadde.
Burada da müşteri kabul odalarını göreceksiniz:) Yatak tamamen taştan yapılmış. Konforsuz ama daha hijyenik olduğu için böyle tercih ediyorlarmış:)
Yaşanan bu felaketin sapkınlıklardan ötürü Tanrı’nın bir cezası olduğu söylenir.
Pompei şehri M.Ö 79 yılında Vezüv Yanardağının harekete geçmesiyle yok olmuş. Şehrin üstünü 6-8 metre lav tabakası kaplamış. Yüzyıllar sonra İtalyan bir köylünün tarlada çalışırken tesadüf eseri bulduğu bir duvar süsü sayesinde kazı çalışmaları yapılmış ve şehir ortaya çıkarılmıştır.
Felaket günü şehirde normal hayat devam ediyormuş. O gün şehirde bir kaç küçük sarsıntı olmuş ama halk bunu önemsememiş. Çünkü uzun zamandır bu sarsıntıları yaşıyorlarmış. Sonra Vezüv yanardağı kül ve lav püskürmeye başlayınca halk paniğe kapılmış ve limana doğru koşmaya başlamışlar. Bazıları ise evlerine sığınmış. Limana doğru koşanları ve gemilere binip kaçmaya çalışanları yükselmiş dalgalar lavlara sürüklemiş. Şehre kızgın taşlar yağmaya başlayınca yoğun kükürt dumanına maruz kalan halk helak olmuş. Bütün şehrin yok olması sadece bir kaç saat sürmüş. Yaklaşık 20.000 kişilik nüfusun tamamı yok olmuş. Aslında taş olmuşlar.
Jeolaglara göre halkın ölüm sebebi kükürt gazı. Taşa dönüşmelerinin sebebi ise yanardağın püskürttüğü volkanik tozun sertleşmesi. Bedenleri küle ve volkanik toza bulaşan insan ve hayvanlar sertleşerek kalıplaşmışlar. Zamanla içindeki beden çürüyüp yok olunca dış kalıp olduğu gibi kalmış. Arkeologlar buldukları bu içi boş insan şeklindeki kalıpları çıkartırken zarar görmesinler diye içlerini sıvı alçı ile doldurmuşlar ve günümüze kadar ulaştırmışlar.
İşin hikaye kısmı bitti. İşte size Pompei’nin amfitiyatrosu…. akustik müthişti:)
Pompei şehrinin içinden görüntüler…..
Aşağıda asillerden birinin evinin içindeyiz. Evlerin duvarları kök boyalarla boyanırmış. Asırlar geçmesine rağmen boyalar hala canlılığını koruyor.
Artık Pompei şehrine hoşçakal deme vakti geldi. Şehirden çıkış yolu güzel manzaralarla dolu…
İstasyona gidip Sorrento trenine biniyoruz. Sorrento’da ve Capri Adasında görüşmek üzere… Ciao…