Seyahatimiz boyunca ilk defa bir kamp alanına gündüz vakti varabiliyoruz. Riposto’da bulunan Camping Mokambo Mascali kasabasına yakın merkezi bir bölgede. Kamp alanında bir cafe-restaurant bulunuyor. Sabah kahvaltılarımız için bulunmaz bir fırsat. Sıcak duş jeton sistemi ile çalışıyor. Soğuk duş ücretsiz. WC’lerde tuvalet kağıdı yok. Kamp alanı oldukça rüzgarlı bir bölge.
Deniz için yolun karşısına geçmeniz gerekiyor. Sahil şeridinde şemsiye ve şezlonglu pek çok beach var. Ama şezlong ve şemsiyeler sezonluk olarak yerli halka rezerve edilmiş. Biz gittiğimizde şezlonlar boş olmasına rağmen kiralamadılar. Onu yerine kendi malzemelerinizle halka açık alan üzerine konuçlanabilir veya mekanın kafeteryasında günü geçirip, denize girebilirsiniz. Denizi güzel, sahili minik taşlardan oluşuyor.
Mascali kasabasında her daim taze balık bulabilirsiniz. Civar kasabalar da balık ihtiyaçlarını bu bölgeden karşılıyorlar.
Mascali ile Taormina arası 25 km. Keyifli bir güzergahı var. Deniz kıyısındaki kasabalardan gün batımını seyrederek Taormina’nın dik ve virajlı yollarından tepeye doğru tırmanıyoruz.
Tauro dağının eteklerine kurulmuş bu masalsı kasabaya vardığımızda adeta büyüleniyorum. Kasabanın meydanı oldukça hareketli ve kalabalık. Taormina‘nın ana caddesi olan Corso Umberto araç trafiğine kapalı. Bu yüzden girişinde motorlarımızı park edip etrafı keşfe çıkıyoruz.
Asırlık minicik kiliseler, çeşmeler, meydanlar, duvarlarından, balkonlarından, çatılarından begonvil sarkan tarihi evler, sıra sıra dizilmiş dükkanlar, cafeler, dik merdivenlerle caddeye bağlanan daracık yokuşlu sokaklar….Adeta bir tablo görüntüsündeki bu kasaba Sicilya’nın en renkli noktalarından biri bence.
Kasabanın etrafı surlarla çevrili ve merkezi Corso Umberto Caddesi. Cadde, kuzeydeki Messina Kapısı’ ndan güneydeki Catania Kapısı’ na kadar uzanıyor. Catania Kapısından girer girmez soldaki ilk sokak ilgimi çekiyor. Sokağın adı Salita İbrahim. Çok araştırdım ama isminin nereden geldiğine dair bir kayıt bulamadım.




Taormina sokakları rengarenk ve cıvıl cıvıl. Dükkanların ışıltısı içinde Corso Umberto Caddesinin tadını çıkartın…
Seramikler, magnetler, mercan ve lav taşlarından yapılan takılar övgüyü hak ediyor.
Taormina’daki restaurantlar o kadar özenli ve güzel görünüyor ki nerede yemek yerseniz yiyin memnun kalırsınız.
Biz akşam yemeği için Ayhan Sicimoğlu’nun TV programında tavsiye ettiği Taormina’daki Osteria Nero D’avola restauranttan rezervasyon yaptırıyoruz.
Corso Umberto Caddesinin bir alt paralelindeki restaurant konum olarak daha sakin bir bölgede. Bir bahçesi ve terası mevcut. Herhangi bir manzarası yok. Sipariş ettiğimiz yemekler tavsiye edilesi boyutta lezzetli değildi. Ben size tavsiye eder miyim; Hayır…
Restaurantın sahibine Ayhan Sicimoğlu adını verdiğinizde 10 Euro indirim yapıyor ve likör ikram ediyor:) Ama o kadar çok konuşuyor ki üzerine 10 Euro daha verip susmasını rica edebilirsiniz:)
Yemekten sonra Taormina sokaklarında dolaşmaya devam ediyoruz. Bu kasabada her şey çok özenli ve estetik.
Tabi ki İtalya’nın olmazsa olmazı dondurma yemeden gidecek değiliz.
Şu görmüş olduğunuz koca dondurmayı bitirdikten sonra karşıma ne çıksa beğenirsiniz?……
Stecco Natura‘daki bu sticklerin hepsi %100 doğal ve gözünüzün önünde istediğiniz çeşitte yapıyorlar. Bunu yemeden gidemem!!!
Üst üste yediğim iki dondurmanın vicdan azabı ile boynum bükük kamp alanına dönüyorum.
Taormina’ya gelmişken mutlaka en az 1 gece burada konaklayın. Antik Tiyatroyu gezmeden, Taormina bahçelerini görmeden ve Cannoli yemeden de dönmeyin.
Ertesi gün sabah kahvaltısından sonra Etna’ya çıkıyoruz. Avrupa’nın en büyük ve aktif olan bu volkanik dağının yüksekliği patlamalarla değişiyor. Lav kalıntıları dağın yüksekliğini sürekli değiştirdiği için bugünlerde 3325 m civarlarında.
Etna’ya 1900 m ye kadar araç ile çıkılabiliyor. Daha sonra profesyonel rehberler eşliğinde teleferik ile en tepeye çıkabiliyorsunuz. Teleferikler Etna Sud tarafından kalkıyor ve saat 17:00 ye kadar çalışıyor. Biz önce bilmeden Etna oklarını takip edip, kuzeye Linguaglossa tarafına gittik ve oldukça vakit kaybettik. Etna Sud tarafına geldiğimizde ise geç olmuştu ve teleferikler çalışmıyordu. Amacınız teleferik ile yukarı kadar çıkmak ise Zafferana istikametinde ilerleyin.
Dağa tırmanan yol oldukça güzel ve geniş. Tırmandıkça bitki örtüsü ve toprak yapısı değişmeye başlıyor. Özellikle belirli bir yükseklikten sonra yol kenarlarının tamamen donmuş lavlardan oluşan siyah renkli toprakla kaplandığını görüyorsunuz. Videoda göreceğiniz siyah topraklar donmuş lavlar. Yol kenarındaki sarı renkli ağaçların çevreye yaydığı kokuya inanamazsınız. Keşke sizlerle o kokuyu paylaşabilsem. Mis kokulu Etna Dağı;
Etna Yanardağı ‘ndan püskürme sonucu çevreye yayılan lavlar toprak ile bütünleşip bir çeşit gübre etkisi gösterdiği için çevrede inanılmaz bir doğa güzelliği var. Lavlar altında kalan alanlarda 20 ile 50 yıl içinde ancak likenler ve otsu bitkiler oluşuyormuş. Ağaçların oluşumu için 200 yıl gerekliymiş. Bu yüzden Sicilya’nın toprakları bu kadar bereketli ve bu topraklarda yetişen sebze ve meyveler bu kadar lezzetliymiş.
Bu fotoğraflar yanlışlıkla gittiğimiz Linguaglossa’ dan. Doğa olarak kuzey bölgesi daha bakir. Güney tarafı daha turistik. Kışın kayak yapıldığı için turistik bütün mekanlar güney bölgesinde. Bölgede sık sık volkanik erozyonlar da yaşanıyor. Fotoğraftaki ağaçlar bu erozyanlarla tepeden kopup aşağı kadar inmişler.
Etna Sud tarafına giden yolda bir çok şirin kasabanın içinden geçiyorsunuz. Kasabalar, restaurantları ve şarapları ile ünlü. Özellikle Milo Kasabası bütün gurmelerin lezzet durağı diyebilirim. Öğle yemeği için bu kasabadaki restaurantların bir çoğunda yer bulamadık. Rezervasyonsuz yer bulmak 7 kişi olunca çok daha zor.
Tam umudumuzu kaybetmişken Al Braciere Restaurant‘ta yer bulabiliyoruz. Son derece samimi ve şirin olan restaurantta kendinizi evinizin salonunda veya balkonunda yemek yer gibi hissediyorsunuz.
Menü ve lezzet konusunda da son derece başarılı olan restaurantın başlangıç olarak servis ettikleri mezeler zaten başlı başına bir yemekti. Bir çoğumuzun ana yemeği bu mezeler yüzünden ziyan oldu. O ca’nım mezelerin fotoğrafını çekmeye fırsat bile bulamadım:) Ama tek kelimeyle nefisti.
Ana yemeklerimiz son derece lezzetli olmasına rağmen bitiremedik. Hem porsiyonlar çok fazlaydı hem de çatlamak üzereydik.
Ev yapımı kırmızı şaraptan bahsetmeye gerek yok sanırım…
Müşteri kitlesi tamamen İtalyan yerlisi diyebilirim. Ailece çoluk çocuk yemeğe gelmişler:) Restaurantaki tek turist bizlerdik.
Yan masalardan gördüğüm kadarı ile muhteşem tatlıları vardı. Eminim lezzetleri de görüntüleri kadar muhteşemdi. Ahh o mezeler:))
Sıcak ve fazla yemek yemenin etkisi ile üzerimize çöken rehaveti soyunup Etna Sud’a doğru tekrar yola koyuluyoruz.
Geçtiğimiz kasabaların sakinliği ve dinginliği inanılmaz gerçekten. Sokaklarda huzur var:)
Bazı kasabalar yaşanan erozyonlardan ve lavlardan oldukça etkilenmiş. Bir çoğu yenilenmiş ve tekrar düzene sokulmuş. Bazı kasabalardaki evler ise o günlerin izlerini hala taşıyorlar. Ama genelleme yapacak olursak hepsi yepyeni ve tertemiz.
Etna’ya doğru yaklaştıkça hava değişiyor. Sıcaklık 38 dereceden 16 dereceye kadar düşüyor. Yollar çok güzel ve pürüzsüz. Manzara ve doğa muhteşem. Etna’nın mis kokusunu bol bol ciğerlerime dolduruyorum ve unutmamak üzere hafızama kazıyorum.
Fotoğraflarda belli olmuyor ama Etna Dağı sürekli olarak tütüyor. Dağ her an lav püskürtecekmiş gibi, ağzından sürekli duman çıkartıyor. Sicilya’lılar buna “Gaz çıkarıyor” diyorlar ve bu durumdan çok memnunlar. Çünkü bilimsel açıklaması da aynı ve dağ gerçekten gaz çıkartıyor. Dağın tepesindeki dumanın kesilmesi, gazın içeride birikmesi anlamına geliyormuş ve bu hiç iyi değil:) Eğer Etna Dağının tepesinde sürekli tüten bir duman göremiyorsanız başınız belada demektir:)
Etna Yanardağı en son 16 Mart 2017 de, Güney Bölgesinde, 2700 metrede lav püskürtmüş. 2000-2700 metre arasındaki bölge “sarı alarm bölgesi” ve bu bölgeye ancak uzman rehberler eşliğinde girişe izin veriliyor. 2800 metrenin üzeri ise “kırmızı bölge” olarak anılıyor ve bu yüksekliğe çıkılmasına izin verilmiyor.
Etna Sud’a vardığımızda teleferiklerin 17:00 ye kadar çalıştığını öğreniyoruz. Kamera şakası gibi 10 dakika ile kaçırıyoruz:) Bizdeki hayal kırıklığını tahmin edersiniz.
Yukarı çıkamayınca yandaki haritaya bakmakla yetiniyorum.
Bulunduğumuz bölge, fotoğrafın alt tarafında görebileceğiniz Nicolosi Bölgesi. Daha önce de bahsettiğim gibi buralar turistik bir bölge olduğu için etrafında bol miktarda hediyelik eşya dükkanları bulabilirsiniz. Aynı zamanda kışın kayak merkezi olarak kullanılan bölgede bir çok kafeterya da mevcut.
Arzu ederseniz biraz ilerisinde bulunan Silvestri Kraterine yaya olarak çıkabilir ve kraterin etrafında gezebilirsiniz.
Yandaki fotoğrafı büyütüp incelemenizi tavsiye ederim. Lav püskürten kraterler ve oluşan erozyonlar tarihleri ile birlikte belirtilmiş. İlginizi çekebilir.
Tabiat Ana’ya hayran olmamak elde değil. Her şeyi ile mükemmel.
Hediyelik eşya dükkanları çok cezbedici. Magnetler, özellikle de lav taşından yapılmış bileklikler ve aksesuarlar göz alıcı. Yine bu dükkanlarda fıstık ezmesi ve türevi ile yapılan tatlılardan tadabilir, satın alabilirsiniz. Yine aynı şekilde bölgeye özel olarak hazırlanmış alkollü karışımların tadına bakabilir ve satın alabilirsiniz. Etna Ateşi dedikleri şey fena:) Ciğerlerinize kadar yanıp bir ejderha gibi ağzınızdan alev çıkarabilirsiniz:)
Yarın İtalya’da son stop noktamız olan Crotone’ye doğru yola çıkacağız.