Güney Fransa, Cote d’Azur, Nice, Eze Village, Monaco, Monte Carlo

Fransız Riviera’sını keşfetmek için 4 gece 5 günlük bir program hazırlıyorum kendimize. Malum yine vaktimiz kısıtlı. İşlerden uzaklaşıp biraz nefes almak için güzel bir lokasyon bence.

İlk durağımız olan Nice’e THY’nın tarifeli seferi ile geliyoruz. Bir sürü yer gezeceğimiz için araba kiralamaya karar veriyoruz. Nice Havalimanından bir araç kiraladıktan sonra Nice’de kalacağımız otele doğru yola çıkıyoruz. Aslında Cote d’Azur bölgesinde araba kiralamak park yeri bulmak açısından akıllıca bir fikir değil. Sokaklarda aracınızı yola park edemiyorsunuz. Devasa büyüklükte kapalı otoparklar var ama inanılmaz pahalı. Geceliği neredeyse 30-40 Euro ya geliyor. Yapabiliyorsanız şehir merkezinden motorsiklet veya scooter  kiralayın. Bu tatilde ödediğimiz otopark ücretleri evlat acısı gibi koymuştu:))

NİCE

Otelimizin konumu o kadar güzel ki önümüzde Nice’in meşhur sahil şeridi Promenade des Anglais, arkamızda ise Massena Meydanı ve Vieux-Nice’in (eski şehir) tarihi sokakları yer alıyor. Valizlerimizi otele bıraktıktan sonra mayolarımızı giyip otelin plajına geçiyoruz.

Bu arada Nice’deki plajların çoğu önündeki oteller tarafından tutulmuş. Eğer otel müşterisi değilseniz giriş ücreti karşılığında plaja girebiliyorsunuz. Ücretsiz plajlar da var ama Nice’e denize girmek için gelmediğimiz için çok ilgilenmedim ve araştırmadım da açıkçası. Yurt dışında özellikle Avrupa’da Türkiye’de alışmış olduğunuz denizi bulamazsınız. Eğer deniz tatili istiyorsanız Türkiye sınırlarını terk etmeyin.

Nice’in sahil şeridi taşlık. Sahilde keyifli oturayım ya da güneşleneyim diye hayal kurmayın:) Deniz kıyısının bir üst bölümde ahşap alanlar yapılmış verandalı ve şezlonglu ama tercih meselesi tabi. Deniz kenarında ne kadar vakit geçireceğinizle alakalı. Biz bir kere denize girdik, kuruyana kadar taşların üzerinde oturduk ve şehir turuna çıktık.

 

Plajların hemen üstündeki yol Nice’in meşhur sahil şeridi Promenade des Anglais. Sıra sıra palmiye ağaçları ile süslenmiş bu gezinti yolunda yürüyüş yapabilir, bisiklete binebilir (kiralık bisikletler mevcut), paten kayabilir, çekirdek çitleyebilirsiniz:) Yolun karşı tarafında ise oteller, cafeler ve restauranlar var.

Eski Nice’in tarihi sokaklarında kaybolurken gözümüze birahane gibi bir yer takılıyor. Hemen oturup leziz hamburger ve biralarımızı söylüyoruz. Bu kadar keyifli hamburger ve patates kızartması yeyip bira içeçeğim aklıma gelmezdi:)

Nice Çiçek Pazarını mutlaka ziyaret edin. İnanılmaz renkli bir atmosferi var. Her şey rengarenk; çiçekler, sabunlar, baharatlar, meyveler,sebzeler….Tam bir renk cümbüşü.

 

 

 

Etraftaki dükkanları ve sokakları keşfederken bir anda kocaman bir meydanda bulduk kendimizi. Meşhur Massena Meydanı. Burada bol bol alış-veriş yapabilirsiniz.

 

 

 

 

Bu meydan özellikle geceleri oldukça hareketli oluyor. Sokak sanatçılarının showlarına ve gösterilerine rastlayabilirsiniz. Biz bir dans gösterisine denk geldik ve halk da onlara eşlik etmeye başladı.

Benim için Nice yolculuğumun en güzel kısmı köyleri diyebilirim. Nice bildiğiniz Avrupa şehirlerinden farksız. Ama köyleri Nice’i asıl ziyaret etme sebebiniz olmalı. Ertesi gün çok merak ettiğim Eze Köyüne gitmek için yola çıkıyoruz.

EZE VILLAGE

Nice-Monaco yolu üzerinde bulunan Eze’ye aracınız yoksa otobüs ile de gidebilirsiniz. Şehirden 400 metre yüksekte kalan Eze Köyüne ulaşmak için gittiğiniz yol bile enfes manzaralarla dolu. Biz bir ara köye hiç ulaşamayacağız sandık. Aracımızı yolun kenarına çekip bu eşsiz manzarayı ruhumuza işledik.

Köye varıca aracımız yine bela oldu başımıza, burada da park yeri bulmak büyük sıkıntı. Otoparklar hıncahınç dolu. Aracımızı park ettikten sonra köye tırmanmaya başlıyoruz. Köyün en tepesine çıkmak için ara sokaklardan geçmeniz gerekiyor. Yorucu ama bir o kadar da enfes bir yolculuk.

Eze Köyü bir sanat eseri gibi. Taş binalar, sanat galerileri, butikler, hediyelik eşya dükkanları ve baharatçılar eşliğinde daracık sokakları aşıp köyün tepesine kadar çıkıyorsunuz. En tepeye ulaştığınızda ise büyüleyici Cote d’Azur manzarası sizleri bekliyor.

O kadar çok seviyorum ki burayı tıpkı çocuk gibiyim:) İçim içime sığmıyor:)) Her köşesini ve her anı fotoğraflayıp ölümsüzleştirmek, hafızama kazımak istiyorum. Eğer bir fotoğraf tutkunuysanız aklınızı yitirmeye hazır olun. Allah’ımmmm iyi ki gelmişim:)))

Eze köyüne tırmanan bu patika yolun adı Nietzche Yolu. Nietzche Abi’mizin burada yaşamışlığı ve bu köyü sık sık ziyaret edip düşünmüşlüğü var:)))

Nietzche’nin burada yaşadığı dönemleri ve nasıl bir ruh haline bürünmüş olabileceğini düşünerek aşağıya inmeye başlıyoruz. Zira karnımız zil çalıyor. Aşağıda gözüme kestirdiğim çok güzel restaurantlar vardı. Manzarası güzel olanlardan birini seçip yemeklerimizi ve blush’larımızı sipariş ediyoruz. Ohhh hayat gerçekten çok güzel…

Karnımızı da doyurduktan sonra istikamet Monte Carlo…

MONACO-MONTE CARLO

Vatikan’dan sonra dünyanın en küçük ikinci şehir devleti olan Monaco, kumarhaneleri ile ünlüdür ve Avrupa’nın en zengin semtidir. Şehirde gezerken göreceğiniz Ferrari, Bentley ve Rolls Royce’ları, ekstra lüks otelleri, birbirinden şık butikleri, ateş pahası cafeleri ve restaurantları fazla abartılı bulabilirsiniz.

Eğer seyahat amacınızda; gündüzleri denize girip güneşlenmek, geceleri de sabahlara kadar casinolarda ve gece kulüplerinde vakit geçirmek varsa doğru adrestesiniz.

Buraya gelen turistlerin hepsi önce Monte Carlo Casino’suna bir kere uğrayıp, içeri girmeseler bile kapısında fotoğraf çektiriyorlar. Casinonun önü meraklı kalabalıkla dolu. Biz o hengamenin içine girmedik. Casinonun önünden teğet geçip sahil şeridini yürüyerek etrafı gezmeye başladık.

 

Biraz ilerleyince karşımıza Grimaldi Forum çıktı. Burası kongre, sergi, fuar ve toplantı salonu olarak kullanılıyor. Oldukça büyük ve yeni bir bina. 2000 senesinde yapılmış. Binanın denize bakan tarafını turlarken size ünlü sporcuların imzalı ayak izi kalıpları eşlik ediyor:) Eğer yolunuz düşerse burayı mutlaka görün. Biz tamamen tesadüf eseri keşfettik. Zlatan İbrahimoviç’in ayak izi ile fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedik tabi:)

Biz, buralara kadar gelmişken Monte Carlo’yu da görelim amacı ile gelmiştik ama şu an düşününce kısıtlı vaktimizde zaman geçirilecek bir yer değil bence. Şu an ki aklım olsa buraya ayıracağım vakit ile Nice’in diğer köylerini gezmeyi tercih ederdim. Mesela Vence köyünü vakitsizlikten gezemedik. Çok yazık… Halbuki Monte Carlo yerine Vence Köyüne gidebilirdik.

Her gittiğim yere gönlümün bir tarafını bırakıyorum. Nice’de de kalbim Saint Paul de Vence köyünde kaldı. Bir daha ki seyahatime daha organize olacağım sözü verip kendime otelimize geri dönüyoruz.

Cannes’ da görüşmek üzere….

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

+ 6 = 11