Bu sefer ki rotamız, küçük bir nefes alma molasının oldukça dışında, 17 gün süren, hayata “hadi be sen de” deme rotası.
7 kafadar, 4 adet BMW 1200GS Advanture ile Yunanistan üzerinden Sicilya’ya gitmeye karar veriyoruz. Rotamız şöyle;
Türkiye’den İtalya’ya motosiklet ile gitmenin bir kaç yolu var. İtalya’da gitmek istediğiniz lokasyona göre rotanızı şekillendirebilirsiniz. Örneğin İtalya’nın kuzey bölgesine gitmek ise amacınız, motosikletlerinizi Trieste’ye Roro ile gönderebilir, Slovenya’nın Ljubljana şehrine kadar uçak ile gidip, Trieste’den motosikletinizi alıp, kuzey İtalya’yı gezebilirsiniz. Bu işlemleri U.N.-RORO firması organize ediyor. Motosikletinizi İstanbul’da gemiye yükledikten 3 gün sonra sizi uçakla Slovenya’ya, oradan da otobüsle Trieste’ye ulaştırıyor. Eğer bizim gibi İtalya’nın güneyini gezmek istiyorsanız, Yunanistan’ın Igoumenitsa Limanı’ndan feribot ile İtalya’nın Brindisi Limanı’na veya Bari limanına geçebilirsiniz.
Biz Grimaldi Gemisi ile Brindisi limanına geçtik. Bu yolculuğun motosiklet yolculuğundan daha zahmetli olduğunu söylemeliyim. Eğer Brindisi feribotuna binecekseniz mutlaka önceden rezervasyon yapıp bir kamara/oda satın almanızı şiddetle tavsiye ederim. Pulman koltuk adı altında satılan koltuklara asla güvenmeyin ve sakın satın almayın. Çünkü bu feribotta boş koltuk bulmanız oldukça zor. Mevcut koltuklar 2-4-2 şeklinde sıralanmış, ama gemiye erken binenler birden fazla koltuk tutuyorlar. Kimseyi yerinden kaldıramıyorsunuz. Görevliler zaten ilgilenmiyorlar. Kaçak mülteciler gibi yolculuk etmeye hazır olun. Eğer bir odanız yoksa yerlerde yatabilir, restauranttaki masaların altında uyuyabilir veya sandalyeleri birleştirerek kendinize yatak yapabilirsiniz:) Bu gemi ve yolculuk için iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Feribotun Yunanistan ayağında organizasyon çok kötü. 01:00 da kalkması gereken feribot 2 saat rötar ile 03:00 de kalktı. İtalya tarafında işler daha organize yürüyor. Mümkünse Bari feribotunu kullanın. Bari feribotunun daha kaliteli ve düzgün olduğunu duydum. Her şeye rağmen bu feribotu kullanmak isterseniz ve bir kamara satın alamadıysanız yanınıza uyku tulumu, battaniye, mat vb. şeyler almayı unutmayın. Gemi içinde boş bulduğunuz herhangi bir alana kamp kuracaksınız, hazırlıklarınızı ona göre yapın. Bu arada geminin içi klimalardan ötürü aşırı soğuk. Naçizane tavsiyem gemi yolculuğunuz sonrası motosiklet kullanacağınızı unutmayın. Buralara kadar gelmek için yaklaşık 10 saat motosiklet kullandınız ve sonrasında da kullanacaksınız. Bunun için iyi uyumalı ve dinlenmelisiniz. Unutmayın, bu gemi aynı zamanda sizin konaklama alanınız olacak. Seçim sizin.
Gelelim İstanbul-Igoumenitsa yolculuğumuzun detaylarına. Sabah 06:00 da İstanbul Anadolu yakasındaki evimizden 3 motosiklet olarak hareket ettik. Sevgili Uğur ile TT Arena’nın önünde buluştuktan sonra artık yolculuğumuz başlayabilir.
Tekirdağ’da yaptığımız kahvaltının ardından İpsala sınır kapısına doğru yola çıkıyoruz. Bu yol üzerindeki uçsuz bucaksız vadiler ve ayçiçeği tarlaları yolculuğunuzu keyifli kılıyor. Tabi bir de iyi bir müzik listesi. Yolculuk öncesi zevkinize göre bir playlist hazırlamanızı şiddetle tavsiye ederim. Özellikle artçı olarak seyahat edecekseniz.
İpsala sınır kapısında kuyruk var tabi. Ama Yunan Polisi 40 derecenin altında bizi bekletmiyor ve araçların arasından bize öncelik tanıyor. İpsala sınırından geçer geçmez yan yol üzerindeki Taverna Teriyaki’ye uğruyoruz. Buzlu kahveleri ile meşhur bu şirin cafede biraz soluklanıp, Yunan otobanına giriş yapıyoruz.
Yunanistan’ın paralı olan bu otobanı sürüş için oldukça elverişli. Yollar bomboş ve asfalt pürüzsüz. Tek problem sıcak hava. Egzozun ısısı, asfalt ısısı ve hava sıcaklığı ile birleşince sağ bacağımın bileğinde küçük çaplı bir ısı tahribatı oluşuyor. Çözümü motosiklet kullanım kurallarına oldukça aykırı. Sürücüye haber vermek şartı ile ayağınızı yan çantanın üzerine atabilir veya oturduğunuz selenin kenarına doğru bacağınızı çekebilirsiniz. (Tıpkı Köy ağasının minderde oturduğu gibi, bir tespihim eksik:)) Amaç egzostan ayağınızı uzaklaştırmak. Uzun yolda bir artçı olarak karşılaşacağınız diğer sorun ise bir süre sonra selenin poponuza batması. Motosiklet ne kadar iyi olursa olsun bir saatten sonra sürekli oturmaktan poponuz acıyor. Poponuzu havalandırmazsanız pişik bile olabilirsiniz:) Size diğer bir tavsiyem uzun yolda bel ağrısı çekmemek için bellik kullanmanız. Bellik belinizi koruduğu gibi sırtınızın sırt çantası ile temasından oluşan zedelenmeyi de önlüyor. Böylece daha rahat arkanıza yaslanabiliyorsunuz.
Orman manzarası eşliğinde Kavala şehrine varıyoruz. Öğle yemeğimizi burada yiyeceğiz. Deniz kenarında şirin bir balık restaurantını gözümüze kestiriyoruz. Milou Molos Restaurant. Yemekler ve mezeler oldukça lezzetli. Biz restaurantın speciali olan Fangri Balığı sipariş ettik. Çok lezzetli bir balık ama pişmesi 45 dakika sürüyor. Herkes yemeğini yiyip bitirirken biz Haluk ile hala balık bekliyorduk:) Yunanistan’ın en sevdiğim tarafı mutfağı ve her zaman Türk kahvesi bulabiliyor olmak:))
Restauranttan çektiğimiz Kavala’nın şehir manzarasına veda edip yola koyuluyoruz. Şehri gezmeye vaktimiz yok.
Yunan otobanı git git bitmiyor:) Akşam yemeği için Grevana’da duracağız. Neyse ki otoban olmasına rağmen yol manzaralarımız güzel. Grevana girişindeki yol sürücüler için keyifli. Orman manzaralı virajlı yollar bizimkileri keyiflendiriyor.
Ekip olarak çok yorgunuz. Bir an önce feribota gitmek istiyoruz. Ama daha yolumuz var. Grevana’da yol üzerindeki ilk gördüğümüz restauranta dalıyoruz. Hava kararmak üzere, hızlıca karnımızı doyurup Igoumenitsa’ya doğru yola koyuluyoruz. Buradan sonra yol uzadıkça uzuyor. Bitmeyen yol yapmışlar:) Limana vardığımızda saat gece yarısını bulmuştu. Gemi için check in işlemlerini yapıp feribot sırasına giriyoruz. Feribot bir türlü gelmeyince kamp sandalyelerimizi çıkarıp vakit geçirmeye çalışıyoruz. Hepimiz yorgun ve uykusuzuz. 02:00 de limana gelen geminin boşaltılması ve yeni yolcuların gemiye alınması oldukça uzun sürüyor. Gemi dipsiz bir kuyu gibi. İçinden çıkan tırları gördükçe şaşkınlığımız artıyor. Asıl şaşkınlığı gemiye bindikten sonra yaşayacağımızı bilmeden mutlu mesut feribota biniyoruz.
Feribotun içi mülteci kampı gibi. Yolcu kalitesi çok düşük. Seyahate sonradan dahil olan 3 kişinin odası yok. Diğer arkadaşlarımız 4 kişilik oda almışlar. Onları odalarına gönderip bizler de pulman koltuklarının olduğu salona doğru ilerliyoruz. Önemli değil uçak koltuğu gibi ne de olsa:))) Salondan içeri girer girmez pis bir koku burnunuzu tırmalıyor. Herkes 3-4 tane koltuğu istila etmiş. Uyuyanlar, uyuma numarası yapanlar, eşyalarını koltukların üzerine istifleyenler… kısacası manzara içler acısı. Boş bir koltuk bulmanız mümkün değil. Geminin resepsiyonuna inip boş bir oda soruyoruz, yok tabi. “Koltuklarımız dolu, insanlar birden fazla koltuk tutuyorlar” dedik, “gemi hareket ettikten sonra gelin” deyip geçiştirdiler. Gemi hareket ettikten sonra da resepsiyonda kimseyi bulamıyorsunuz.
Anladık ki insanlar ellerinde battaniyeleri ile nereyi boş bulursa oraya yatıyorlar. Çaresiz restauranta gidip boş bir sandalye bulup bu geceyi nasıl geçireceğimizi düşünmeye başlıyoruz. Neyse ki odası olan arkadaşlarımızın gönlü bizi orada öyle bırakmaya el vermedi de bizi odalarına davet ettiler. Odanın içinde 4 tane tek kişilik yatak, wc ve duş var. Eğer oda bulup alabilirseniz odalar düzgün ve yolculuk edilebilir. Odada uyuyup yol yorgunluğumuzu atabildik en azından. Yoksa o yorgunlukla bir de uykusuz yola devam etmemiz mümkün değildi.
Bu arada bu gemi ile ilgili son bir uyarım daha olacak. Gemi hareket ettikten sonra araçların olduğu bölüm kilitleniyor. Yolculuk esnasında aracınıza gitmeniz mümkün değil. Yukarı çıkmadan önce gerekli bütün eşyalarınızı yanınıza alın. Ayrıca asansörlerde uzun kuyruklar oluşuyor. Onu beklemek yerine asansörün yan tarafındaki personel kapısından girip merdivenlerle yukarı çıkabilirsiniz.
İtalya’nın güney batısında yer alan ve Başkenti Bari olan Puglia Bölgesindeyiz. Bu bölgeye dönüş yolculuğumuzda ayrıca değineceğim.
Şirin bir liman kasabası olan Brindisi’yi turlayıp kahvaltı edebileceğimiz bir yer arıyoruz.
Brindisi tipik bir İtalyan kasabası. Evler, dükkanlar, scooterlar size İtalya’ya geldiğinizi hissettiriyor.
Sahile doğru indiğimizde Bety Cafe karşılıyor bizi. Ben zaten binaya tav oluyorum. Şöyle bir binanın altında karşımda liman ve deniz manzarası ile sabah kahvaltısı edeceğim. Daha ne olsun:))
Siparişlerimizi verip bu günü ölümsüzleştiriyoruz:)
Bundan sonraki istikametimiz Salerno olacak. Ama Brindisi’nin daracık sokaklarını, palmiyelerle bezeli düzenli ve temiz caddelerini çok sevdim. Hoşçakal Brindisi…