Güçlü Kadın Kimdir?

Çok merak ediyorum kim bu güçlü kadınlar? Ne yerler, ne içerler de güçlü olurlar? Ben de bir kadınım peki güçlü müyüm acaba? Eğer güçlü kadın sınıfında değilsem güçsüz mü oluyorum o zaman? Güçlü Kadın olabilmek için hangi parametrelere bağlı olmalıyız? Neye göre kime göre güçlü kadın olunuyor? Güç metremiz erkekler mi? Yani bir erkeğin yapabildiklerini yapan kadın mıdır güçlü kadın? Aynı şeyleri yapan bir erkek sadece “Erkek” olurken, kadın yapınca neden “Güçlü Kadın” oluyor? Hani eşittik?

Faturasını yatırabilen, kredi kartlarını ödeyebilen kadın güçlü mü? Hal böyleyken güçlü kadın para kazanan kadın mıdır ? Yani çalışan kadın güçlü, çalışmayan kadınlar da güçsüz kadın öyle mi?… Bu durumda önce çalışıp, sonra evlenince ya da çocuk doğurunca çalışamayan kadınlar geçici bir süre güçlü kadın taklidi mi yapmış oluyorlar?:)

Peki evli kadınlar mı güçlüler? “Kapı gibi kocam var arkamda” diyen kadın mı güçlü? Akşam 5 çeşit yemekle sofra kurabilen, çocuklarına iyi anne, kocasına iyi eş olan kadın güçlü bu durumda!!!

Belki de bekar kadınlar güçlüdür? Yalnız yaşayan, kimseye eyvallahı olmayan, özgür ve asi ruhlu kadınlar güçlü kadın olsa gerek!??? Ya da kadınlığını unutmuş, agresif, korku uyandırıcı, erkek gibi konuşan, trafikte erkek gibi araç kullanan, küfür eden, kendi işini kendi gören, bir erkeğe muhtaç olmayan kadınlar güçlüdür belki?

Kafamda yine deli sorularla bin tilki dolaşıyor ve hiç birinin kuyruğu birbirine değmiyor:) Ahh bu ben!!!

Bence para, kariyer, anne-baba olmak, evli olmak, bekar olmak vs. sadece kadınları değil hiç kimseyi güçlü kılmaz.
Mesela çok iyi bir işin var. Harika bir kariyerin var. Çok para kazanıyorsun. Bu sizi güçlü kılar mı? İşkolik birinin güçlü olması mümkün müdür? Bana göre işkoliklik bir eksikliktir. Erkek -kadın fark etmez. Bir yerlerde eksiksindir. İş hayatın ile özel hayatını dengeleyememiş,özel hayatındaki kaygılarını unutmak için kendini işine vermişsindir. En belirgin dengede olamama halidir…

Annelik;  sadece anne olarak güçlü olabilir mi bir kadın? Sadece çocuğunla bir hayatın varsa eğer ve bir tek çocuklarınla var olabiliyorsan sen neredesin? Bir kadın olarak sadece anne olmakla sen, sen olabilir misin? Senin bir adın yok mu? Nüfus kağıdında ne yazıyor? Anne mi ? Aslında sen yoksun o zaman…Bu hayata gelme amacın sadece çocuk büyütmek olamaz. Her anne çocukları için bazı fedakarlıklarda bulunur. Ama feda olmak başka bir şeydir. Bu durum da başka bir dengesizlik halidir. Evladın bile olsa başkalarını kendinden daha çok önemsemek, onlara daha çok değer vermek kendini yeteri kadar sevmediğini gösterir. Yalnız onların mutluluğu ile mutlu olma hali…Yani en büyük mutsuzluk hali…

Ayrıca herkes anne olacak diye bir şey de yok. Belki hayat senin bunu deneyimlemeni istemiyor. O zaman üreyemeyen kadın otomatik olarak  güçsüz kadın mı oluyor!!!?

Evli Olmak/Ev kadını olmak; seni güçlü kılmaz, gücü elinde tutan kadın yapar. Kendi çöplüğünde kocanı ve çocuklarını parmağında oynatmakla güçlü kadın olunmaz. Erkek sağır, kadın kör olduğu sürece güçlüsündür. Senin gözün açılıp, adamın da kulakları duymaya başlayınca da güçlü kalabilecek misin?

Müzmin bekar kalarak ya da bir ilişki yaşamayarak güçlü olmazsın ancak korkak olursun. Terk edilme, aldatılma, kırılma kaygılarını kendini aşka kapatarak, yalnız yaşayarak yok edemezsin.  Erkek gibi yaşayarak, kadın kimliğini unutarak da güçlü kalamazsın. Eril ve dişil yanını dengeleyemediğin sürece, özünde güçsüzleşmeye ve kırılmaya mahkumsun.

Benim nazarımda; yaşamından keyif alan, kendine yatırım yapıp vizyonunu geliştiren, tükettiğini üreten, tek bir role sıkışmayan, evini, işini, çocuklarını, hobilerini, hedeflerini dengede tutan kadın mutludur. Dolayısı ile de güçlüdür. “Güçlü Kadın” yoktur, “Mutlu Kadın” vardır. Eğer bir kadın mutluysa güçlüdür. Ve bu mutluluk hali o kadar doğaldır ki, Mutlu Kadınlar, Güçlü Kadın olduklarının farkına bile varmazlar. Yoksa istediğin kadar eteğin belinde gez, istediğini parmağında oynat, istediğin kadar para kazan sonuç hep aynıdır. Mutsuzsan güçlü olamazsın. Mutlu Kadın Güçlü Kadındır…

Camdan kaleleriniz ile ne kadar vakur durabilirsiniz. Kimseye güçlü olduğunuzu ispatlamak zorunda değilsiniz. Ama kendinizi mutlu olmaya ikna etmek zorundasınız. Üstelik bunu tek başınıza yapmalısınız. Kocanızdan, sevgilinizden veya çocuklarınızdan sizi mutlu etmesini beklerseniz mutsuz olarak ölürsünüz.  Sizi güçlü ve mutlu kılan tek şey “kendiniz” olarak var olmaktır. Güçlü kadın, gücünü kendi özünden alır. Yapmak istediklerinizi kendiniz için yaptığınız sürece başarı, mutluluk ve güç sizinle olacaktır.

Yıkılmaz sandığınız kalelerinizi yıkın. Dışarısı sandığınız kadar korkunç bir yer değil. Hayat, o kalelerin dışında tüm hızıyla ve güvenle devam ediyor. Altın kafeslerinizden, sırça köşlerinizden dışarı çıkın. Sizi mutlu, dolayısı ile güçlü kılacak her şey hapsolduğunuz duvarların ötesinde. Bu yazıyı okuduktan sonra maNga’nın Hayat bu İşte şarkısını dinleyin lütfen.

Tagore’nin çok sevdiğim ve anlamlı bulduğum Hayata Dair şiirinin de bu yazının altına çok yakışacağını düşündüm. Ben çok seviyorum. Belki siz de seversiniz.

Hayata ve ortak bilince katkısı olması dileği ile…

Ne Haliniz Varsa Gülün…

Sevgilerimle,

HAYATA DAİR

Düşünüyorum da, sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek…
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması, korkularımızın paylaşılması sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız…
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz  kalkanlarımızın ardında,
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden…
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler, kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak,
Ne çıkar ateş böceği sansalar beni?

Belki en hoyrat yürek bile ateş böceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna el kaldırmaya kıyamaz?
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
O da çözülecek belki samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu, kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak.
İncinsek, yaralansak… ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
Denesek… Risk alsak… Yanılsak… Fark etmez…

Tekrar, tekrar bıkmadan denesek ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi ne olduğunu anlayamadığımız o on beş yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi, kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az paylaşmak, sarılmak için.
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateş böceği sansalar bizi.

Rabindranath Tagore

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 + 1 =