Deli Mavi’nin Ülkesi

 

Sizlerin de yaşadığınız çevreyi  gözlemleme huyunuz var mı bilmiyorum ama ben kendimi bu ara çok fazla gözlem yaparken buluyorum. Sokakta gezen insanları, trafikteki halimizi, haberlerde veya sosyal medyada yapılan sokak röportajlarını izlediğimde dehşete düşüyorum.

İşin ironik tarafı ise ağlanacak halimize kahkahalarla gülüyor olmamız. Çevremde pek çok insan, çoluk-çocuk, genç-yaşlı herkes Facebook, Istagram veya YouTube üzerinden yayınlanan salak saçma videoları izliyor ve bunu eğlenceli buluyor.

İçlerinde elbette iyi olanları da var haksızlık edemem. Ama bir o kadar kötü ve saçma olanları da var ve maalesef en çok tıklanan ve izlenen videolar da onlar. Şimdi bana diyeceksiniz ki “sana ne, sana mı kaldı milletin neye güldüğü” ve haklısınız da beni hiç ilgilendirmez kimin neyi komik bulduğu. Bunu dile getirmemdeki amacım kimseyi eleştirmek ve parmak sallamak da değil. Ama güldüğümüz şeyler zeka seviyemizi gösterir. Ben sadece büyük resmi görmeye çalışıyorum. Ve bu manzara, biraz yükselip kuş bakışı bakınca hiç de hoş görünmüyor.

Bir toplumun gelişmişliğini trafiğinden, eğlenme biçiminden, sokaklardaki insanların hal ve hareketlerinden ve kadın profilinden anlayabilirsiniz.

Gelişmiş toplumlarda trafik düzenlidir. Yoğun olabilir ama yine de düzenlidir, bir kargaşa göremezsiniz. Özellikle Istanbul trafiğini göz önüne alırsak -ki Türkiye profilinin %70 ini sadece bu şehre bakarak çıkarabilirsiniz- toplum olarak ne seviyede olduğumuz hakkında bir fikriniz olabilir. Bu konuda o kadar vahim durumdayız ki Avrupa’dan ülkemize gelen turistleri, araç kiralamak istedikleri zaman trafik kuralları konusunda uyarmak zorunda kalıyoruz. Araç kiralama firmaları özellikle Avrupa’lı turistleri, dünyanın her yerinde aynı olan  trafik kurallarının çoğunu, özellikle kavşaklardaki  geçiş üstünlüğünü unutmaları konusunda uyarıyorlar. Çünkü Türkiye trafiğinde uluslar arası trafik kuralları değil, kendi koyduğumuz orman kanunları geçerli. Yurt dışına çıktığımda ve Türk olduğumu öğrendiklerinde bana ülkem ile ilgili ilk söyledikleri şey trafiğimiz ve trafiğimizdeki “deli şoförler”….

Çünkü Türkiye’de özellikle İstanbul’da trafik kurallarına uygun araç kullandığınız zaman “kötü sürücü” damgası yiyorsunuz. Bizim toplumumuzda ne kadar seri/hızlı, kural tanımaz ve saygısız biçimde araç kullanırsanız o kadar iyi şoför olursunuz. İddia ediyorum; Servis şoförlerini, taxi şöforlerini, minibüscüleri, belediye ve halk otobüsü şoförlerini toplayın, Paris’in göbeğine bırakın,  arabayla iki sokak ileri gidemezler. İstanbul trafiğinde araç kullananların yarısı Avrupa’da araç kullanamaz. Tıpkı Avrupalıların İstanbul’da araç kullanamadığı gibi. Ne yazık! Hindistan trafiğinden tek farkımız trafikte inek görmememiz olsa gerek. Bu yüzden bence İstanbul’un trafik problemi yok  “kötü şoför” problemi var.

Sokaklardaki insanları gözlemleyin. Kadınları, erkekleri hatta çocukları… Her şey çocukluktan başladığı için özellikle çocuklarımızı gözlemleyin. Ve onları büyüten kadınları… Istanbul’un belli başlı semtlerinin dışına çıktığınızda gördüğünüz insan manzaraları karşısında şaşıracaksınız. Burası gerçekten Istanbul mu hatta Türkiye mi diyeceksiniz. Her gün haberlerde izlediğiniz sokak çekimlerine bakın. Sokaklardaki insan topluluğuna bakınca acaba bu çekimler Türkiye’de mi yoksa herhangi bir Orta doğu ülkesinde mi yapıldı diyeceksiniz. Sizi bilmem ama bende bu duyguları uyandırıyor ve inanmak istemiyorum. Gerçek Türkiye ile yüzleşmek ağır geliyor. Her ne kadar yüzümüzü batıya döndük desek de zihnimiz hala Orta doğulu. Bir Avrupalı gibi giyinsek de bir Orta doğulu veya bir Arap gibi düşünüyoruz ve öyle yaşıyoruz.

Toplumun kadına bakış açısı hala bir Orta doğuludan farksız. Orta doğunun o çarpık namus anlayışını, töre denen saçmalıkları, gerçek Türk kültürü ile ilgisi olmayan gelenek ve görenekleri hayatımızdan çıkarmalıyız. Bu saçmalıklara inanmayı ve bunlara tutunmayı terk etmeliyiz. Bunlar yerine bilime, sanata, edebiyata ve her şeyden önce İNSAN’ a önem vermeliyiz. Kadınlarımızı eğitmeliyiz. Onları toplumun en üstüne yerleştirmeliyiz ki toplumumuz gelişsin. Kadını geri kalmış, köleleştirilmiş ve sindirilmiş bir toplumun gelişemeyeceğini artık herkesin idrak etmesi gerekiyor.

Kadınları eve mahkum ederek, üç tane çocuk doğurtarak, o aptal TV programları ve dizileri ile beyinlerini uyuşturarak gelişemeyiz. Düşünebilen, düşündüğünü ifade edebilen, gördüğünü, duyduğunu idrak edebilen ve her şeyden önce sorgulayabilen kadınlara ihtiyacımız var. Çalışan, üreten, en azından tükettiğini üretebilen kadınlar ile bu toplum yükselecektir. Zihni gelişen ve güzelleşen kadın ruhen ve bedenen de güzelleşecek, dolayısı ile toplum da güzelleşecektir.

İşte bu yüzden toplum olarak nelere güldüğümüz, nasıl eğlendiğimiz, ne seyrettiğimiz, ne okuduğumuz çok ama çok önemli. Analiz etmek hepimizin görevi. Analiz edeceğiz ki fark edelim ve gelişelim. Sadece etrafımızı değil kendimizi de analiz edeceğiz. Yani önce kendi kapımızın önünü  temiz tutacağız ki karşı komşumuza iyi örnek olalım. Hepimiz birbirimizi taklit ederek gelişiyoruz. Biz birey olarak iyi şeyler yapalım ki bizi gören yakın çevremiz de iyi şeyler yapsınlar ve böylece toplumumuz 21.yy lı yakalasın.

Toplum bilincinin yükselmesinde en önemli nokta Kritik Sayı’ya ulaşıp çoğunluk sağlamaktır. Yeni bir düşünce veya davranış şekli toplumda sadece belirli kişiler tarafından biliniyor ve uygulanıyorsa, bu yenilik sadece onları ilgilendirir ve ilk etapta büyük bir değişime yol açmaz. Fakat bilen kişiler başkalarına da öğreterek  kritik sayıya ulaşırlarsa, toplumdaki ortak bilinç biranda değişime uğrar. Bu davranış biçimi ya da düşünce şekli, herkes tarafından uygulanır. Bu yüzden sadece sizin düşünce yapınızı ve davranışlarınızı değiştirmeniz bile, bir kelebeğin kanat çırpması gibi etrafınızdaki herkesi etkileyecektir.

NOT: Konu ile ilgili 100 Maymun deneyini araştırmanızı tavsiye ederim.

Ne demiş atalarımız “üzüm üzüme baka baka kararır”…

Hayata ve ortak bilince katkı sağlaması dileği ile…

Ne Haliniz Varsa Gülün…

Sevgiler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

+ 50 = 59